OBP'nin TYT ve YKS'ye katkısı ne kadar?

OBP'nin TYT ve YKS'ye katkısı ne kadar?



2018 yılında uygulanacak YKS’nin tarihi, kaç oturumdan oluştuğu, testlerde yer alacak soru sayısı ve daha birçok bilgiyi, üniversite adayları için derledik. En çok merak edilenler arasında yer alan Ortaöğretim Başarı Puanı’nın (OBP) değişen sınav sistemindeki rolü oldu. Cevabı haberimizde. İşte her yönüyle YKS.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) bu yıl üniversiteye giriş sınavlarında önemli değişiklikler yaptı. Önceki yıllarda Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) olmak üzere iki aşamalı ve yaklaşık üç ay arayla yapılan sınavın yeni adı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) oldu. Ancak YKS ile ilgili her şey bir seferde değil de aralıklarla açıklandığı için adaylar sınavla ilgili merak ettiği bilgileri tek kaynaktan bulmakta zorlanıyor. Kılavuz da henüz yayınlanmadığından sınavla ilgili merak ettikleri bir bilgiye ulaşmak için internette birçok arama yapmaları gerekiyor. Adaylara kolaylık olması için her yönüyle YKS’yi derledik.

YKS NEDİR?

Geçmiş yıllarda Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) olmak üzere iki aşamada mart ve haziran aylarında yapılan sınavların yerine getirilen YKS getirildi. YKS tek oturumluk bir sınav değil. Temel Yeterlilik Testi (TYT) ve alan testleri olmak üzere iki aşamadan oluşuyor.

TYT’NİN ETKİ ALANI NEDİR?

TYT geçmiş yıllarda yapılan YGS benzeri bir sınav olarak uygulanacak. Buradan alınan puanlar adayların lisans ya da ön lisans tercihi yapmalarında belirleyici olacak.

BARAJ PUANI DEĞİŞTİ Mİ?<7strong>

Sınavda başarılı olmak için geçen yıllarda olduğu gibi 150 ve 180 barajı devam edecek. 150 puanın altında kalanlar başarısız sayılacak. Birinci oturum TYT’den 150-180 puan alanlar, sadece 2 yıllık ön lisans programına başvurabilecek; 180 ve üzeri alanların lisans tercihi yapma hakkı olacak. Bu öğrenciler, alan puanları hesaplanarak lisans programlarına yerleştirilecek. Birinci oturumdan 200 ve üstü alan aday, isterse ikinci yıl ön lisans programlarına direkt başvurabilecek ya da ilkine girmeden ikinci oturuma katılabilecek.

BARAJ PUANININ HESAPLANMASINDA DEĞİŞİKLİK VAR MI?

TYT’den en az 150 puan almak koşuluyla, adayın TYT ile alan testlerinden alacağı puanın katılacağı sözel, sayısal, eşit ağırlık ve dil puanının en az birinin 180 olması gerekiyor. Bunu alan adaylar, ilgili puan türünde öğrenci kabul eden lisans programlarından tercih yapabilecek.

YERLEŞTİRMEYE TYT VE ALAN TESTLERİNİN KATKISI NE OLACAK?

YKS’nin iki günde yapılacak oturumlarındaki testlerin yerleştirme puanına etkisi, YGS ve LYS’dekiyle aynı olacak. Yani bütün adayların girmek zorunda olduğu ilk oturum sonrası alınacak TYT’nin katkısı yüzde 40; sözel, sayısal, eşit ağırlık ve dil alanlarındaki testlerden elde edilecek puanların katkısı yüzde 60 olarak devam edecek.

OBP'NİN YERLEŞTİRMEYE KATKISINDA BİR DEĞİŞİKLİK VAR MI?

Ortaöğretim Başarı Puanı’nın (OBP), yerleştirmeye katkı oranında ve hesaplanma şeklinde bir değişiklik yok. Geçen yıllardaki uygulama geçerliliğini koruyor.

YKS’NİN ESKİ SİSTEMDEN FARKI NEDİR?

İlk oturum olan TYT, Türkçe ve matematik ağırlıklı olacak. Burada öğrencilerin okuma ve analiz yetenekleri ölçülecek. Fakat adaylara sadece Türkçe ve matematik derslerinden soru yöneltilmeyecek. Fen ve sosyal bilimleri testleri de bu sınavda olacak. YGS’de 6 puan türü vardı, TYT’de ise her adayın sadece bir puanı hesaplanacak. Bu, TYT-Puanı olarak adlandırılacak. Önceki sistemde adaylar YGS sonrası lisans programlarına yerleşmek için ikinci aşamada dil sınavı dışında LYS-1, LYS-2, LYS-3 ve LYS-4 olmak üzere dört ayrı oturumda dört sınava giriyordu ve bunların sonunda da dokuz puan türü hesaplanıyordu. Yeni sistemdeyse adaylar TYT’nin ertesi günü Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimler-1, Matematik, Sosyal Bilimler-2 ve Fen Bilimleri testlerinden oluşan tek bir sınava girecekler ve sadece üç puan türü hesaplanacak. Daha önce Türkçe-Sosyal (TS) olarak adlandırılan puan türüne “Sözel”, Matematik-Fen (MF) olarak adlandırılana “Sayısal”, Türkçe-Matematik (TM) olarak adlandırılan puan türüne “Eşit Ağırlık” karşılık gelecek.

ALAN TESTLERİNİN İÇERİĞİ VE SORU SAYILARI NASIL OLACAK?

Alan tesleri ‘Türk Dili ve Edebiyatı-Sosyal Bilimler-1’de toplam 40 soru olacak. Türk dili ve edebiyatından 24 soru gelecek. ‘Sosyal Bilimler-1’de ise coğrafya -1 ve tarih-1 olmak üzere iki test olacak. ‘Coğrafya-1’den 6, ‘Tarih-1’den ise 10 soru sorulacak. Matematik testinde adaylar 40 soru yanıtlayacak. ‘Sosyal Bilimler-2’de de toplam 40 soru bulunacak, bunların dağılımı ise şöyle olacak: Coğrafya-2 11 soru, din kültürü ve ahlak bilgisi 6 soru, felsefe grubu (felsefe, mantık, psikoloji, sosyoloji) 12, tarih-2 11 soru.

Öğretmenler

- Öğrencilerin okul başarı puanlarını yalnızca sınav yaparak artırmak yerine kitap okutun. Düşündürücü sorular etrafında öğrendiklerini kullanarak rapor hazırlatın.

- Onlara belli bir konu etrafında belge inceleterek, görüşme ya da gözlem yaparak bilgi toplamasını ve bunları ilişkilendirerek bir makale yazmasını sağlayın.

- Ders tekrarı yapmaları ya da öğrendikleri konuyla ilgili yüzlerce test çözmeleri yerine, öğrendiklerini gerçek yaşam durumlarıyla ilişkilendirmelerini öğretin. Örneğin bir konuyla ilgili poster hazırlayarak bir gruba sunmasını isteyin.

Veliler

- Çocuğunuzun sinema, tiyatro, konser gibi etkinliklere katılmalarını sağlayın. Ya da evde bu tür etkinlikleri izleyecek ortam yaratın.

- Bir müzik aleti çalmaları için destek olun, bir müziğin dinleyicisi olacak biçimde yönlendirin.

- Aktüel ve entelektüel donanım kazandıracak, bilim ya da sanat olabilir, en az bir dergiye üye olmaları için teşvik edin.

- Türkiye’de sınav ve akademik başarı odaklı okul anlayışı öğrencilerin kaygılarını artırıyor ve omuzlarına büyük sorumluluk yüklüyor. Sınav sonuçları bazen amaca uygun olarak kullanılırken, bezen de kullanım amaçlarının dışına taşıyor; öğrenciler, öğretmenler ve okullar birbirleriyle karşılaştırılıyor ve bir yarış içine itiliyor. Sınav sonuçları öğrenciler için yüksek risk içeriyor. Oysa öğrenciler üzerindeki bu ağır yükün alınması ve öğrencilerin üst düzey düşünme becerilerini geliştirecekleri eğitim ortamlarının yaratılması başta Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) olmak üzere tüm eğitim paydaşlarının sorumlulukları arasında. Bu noktada size de görevler düştüğünü unutmayın.

AMACINI BUL, HEDEFE KİTLEN

Prof. Dr. Şermin Külahoğlu (Uludağ Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü Öğretim Üyesi): Okul ayaklı kütüphaneler, test çözücüler, bilgiçler değil; öğrenmeyi okul sonrasında da sürdürmeyi, bir iş yerinde üretken olmayı ve iyi yaşamayı bilen insanlar yetiştirmeli, yaşam kariyeri eğitimi vermeli, öğrencisini ‘projeli birey’ haline getiren bir gelişim ortamı olmalı. Projeli birey olmak; kendini tanımak, çevresini değerlendirebilmek, seçebilmek, karar verebilmek, hedefler belirlemek, o yolda yürümek, bunun sorumluluğunu almak, sonuçlarına katlanmak gibi birçok beceri geliştirmek, yani sonuçta, ‘kendi yaşamının aktörü’ olmak demek. Okulda ve hayatta başarılı olmanın yolu da bu. Öğrenci, kafasında başkalarının komutlarıyla yaşamaktan kendini kurtarıp, yaşamının kontrolünü bilinçli biçimde ele almalı. Ebeveynlerin, okulun, öğretmenlerin değil; kendisinin ne istediğini net olarak bilmek başarı için ilk adım. Bunu bildiğimizde, düşüncemiz de verimli oluyor. Şu ana kadar gençlerde gözlemlediğim en önemli sorun, hedeflerinin olmaması. Amaçlarının oluşmasında “Matematik-fen alanında başarılı olanlar, fen-matematik bölümüne, doktor-mühendis olmaya; orta düzeydekiler eşit ağırlığa, öğretmen, psikolog olmaya; sözelcilerse kendi başının çaresine baksın” mantığıyla kararlar alan okullar; “Doktor ol, bize bak” diyen anne-babalar veya kendisinin bilinçsiz ‘hevesi’ etkili oluyor.

PROJELİ BİREY OLUN

Projeli birey olmak için hevesten-hedefe doğru yol almak gerekiyor. Heves bilinçsiz, soyut ve belirsiz; hedef ise somut ve gerçekçi. Boş heves, somut hedeflere dönüştüğünde anlamlanıyor. Kendine ait bir hedefin yoksa kapasite, potansiyel, zekâ ve kaynakların da bir anlamı olmuyor. Hepsi boşa harcanıyor. Bu yüzden, üniversiteye geçiş aşamasına gelen birinin, ‘kendi hedefine kilitlenmesi’ çok önemli.

Bunun için de gencin şu soruları düşünmeye başlamasında yarar var:

· Nasıl bir yaşam içinde mutlu olurum?

· Bundan 10 yıl sonra kendimi nerede görmek istiyorum?

· Neleri başarmak istiyorum?

Hedef koymak, sadece hangi sonucu istediğimizi söylemek anlamına gelmez. Buna nerede, ne zaman, nasıl ulaşacağımızı belirlemek ve bunun için çalışmak gerekiyor. Hedef oluşturduktan sonra küçük parçalara bölerek, zamana yayın. Bunların ‘SMART’ yani açık ve net, ölçülebilir, başarılabilir, gerçekçi ve zamanlı olmasına da özen gösterin. Hedefe giden küçük planlarda başarısız olursanız, ders çıkarıp, yeniden gözden geçirin ve daha sıkı yola koyulun. Sizi hedefinize ulaşmaktan alıkoyacak davranışlarınızı kontrol edin: Sabırsız, kötümser, önyargılı mıyım? Bunları nasıl yenebilirim? Kendinizle konuşurken olumlu cümleler kullanın. “Sınavda hata yapmayacağım, başarısız olmayacağım” yerine “Öğrendiklerimi çok iyi değerlendireceğim, sınav tekniğini kullanacağım, çalıştığımın karşılığını alacağım” diye düşünmek daha doğru. Kendinize küçük ödüller vermeyi de ihmal etmeyin.

İÇ SESİNİZİ DOĞRU SEÇİN

Aşırı kaygıdan kurtulmak, sınav algımıza, düşüncelerimize ve iç sesimize bağlı. İç sesimizin sınavlar üzerine söylediklerinin bilincinde olmak, bize avantaj sağlar. Yeterince çalışmadım. Sınava hazır değilim. Tüm soruları çözmek için yeterli zamanım olmayacak. Sorular zor olacak. Önceki sınavlarda başarısız oldum, bunda da aynısı olacak. Ailemi düş kırıklığına uğratacağım". Bu cümleler yangına körükle gitmek ve kaygıyı bir derece daha yükseltmekten başka işe yaramıyor. Kendinize bunları söylemek yerine, bu dili; olumsuz ifadeleri, olumlularla ve güven verenlerle değiştirin. İç ses de böyle bir dilsel değişim, yüksek disiplinli çalışma ve kararlı çaba gerektiriyor. Ama iç sesinin dilini bu şekilde değiştirebilen öğrenci, kısa sürede önceki sınavlarında sahip olmadığı bir iyilik hali ve sakinliğe ulaşıyor. Deneyin, işe yarayacak.

Onlara uygun süreçler hayata geçmeli

Yrd. Doç. Dr. Ömer Kutlu (Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı)

21’inci yüzyıla girerken okul eğitimiyle ilgilenen bazı bilim insanları eleştirel özellik taşıyan şu soruları soruyor:

- Çocuklara okullarda öğretilenler, aslında öğrenmeleri gerekenler mi?

- Okul ortamı çocukların doğasına uygun mu?

- Okullar, çocukların değişen dünyasıyla uyumlu mu?

- Onların öğrenme kapasitesini zenginleştirebiliyor mu?

- Eğitim sistemleri, farklılaşan dünyayla birlikte değişiyor mu?

- Ülkeler eğitim politikalarını çocukların doğasına uygun belirleyebiliyor mu?

Soruları çoğaltmak mümkün. Ancak önemli bir nokta var ki, yaşamın gerçekleriyle okulun yaptıkları arasındaki makas giderek açılıyor. Günümüzde birçok eğitim bilimci bunu daraltmanın yollarını arıyor. Okul eğitimini yönlendirecek yeni araştırma bulguları ve yeni eğitim yaklaşımları dünya ekonomisinde, politikasında kısaca gelecekte söz sahibi olmak isteyen ülkeler tarafından daha çok sahipleniliyor. Oysa Türkiye’nin de içinde yer aldığı bazı ülkeler, çoğunlukla öğrencilerinin sınav ve akademik başarılarını geliştirmeyi önemli görüyor. Bu ülkeler eğitim sistemlerinin parçalarında örneğin öğretim programlarında, sınav sistemlerinde, öğretmen yetiştirme anlayışlarında çoğunlukla akademik başarıyı odak noktasına alıyor. Okul başarısının artırılması çoğunlukla öğretim programlarında yer alan kazanımlara, hedeflere ulaşma düzeyi olarak anlaşılıyor. Bunun bir sonucu olarak öğrencinin başarısı sınavlardan alınan puanlarla, notlarla açıklanmaya çalışılıyor.

KENDİNİ TANI, ZAMANI İYİ KULLAN

Bazı bilim insanları, öğrenci başarısıyla ilgili bu anlayışın dışına çıkılmasını ve daha farklı olması gerektiğini savunuyor. Buna göre öğrenci başarısı, ders kitaplarında yer alan bilgilerin ne derece öğrenildiğinden çok, edinilmiş olanların gerçek yaşamda ne sıklıkla kullanıldığının bir göstergesi olmalı. Bu anlayış, bilgilerin yaşamda kullanılmasını sağlayacak problem çözme, eleştirel ve yaratıcı düşünme, empati, iletişim kurma gibi üst düzey düşünme becerilerinin okul programlarında etkin yer alması gerektiğini savunuyor. Yaşamda başarılı olanlar incelendiğinde, bu kişilerin kendilerini iyi tanıdıkları, zamanı iyi kullandıkları, belirli bir amaç doğrultusunda hareket ettikleri, sorumluluk sahibi ve gözlemci oldukları; öğrendiklerini yetenekleriyle birleştirerek yaşamda kullanabildikleri görülüyor. Bu kazanımlar ders kitaplarının, öğretim etkinliklerinin, ölçme ve değerlendirme yaklaşımlarının sürekli yeniden tasarlanmasını gerektiriyor. Buna göre okullar, sınıflar, yöneticiler, öğretmenler de bu anlayışa uygun değişmeli. Bu nedenle birçok ülke eğitim reformlarını sürekli duruma getiriyor.

AİLE, OKUL ETKİLİ OLUYOR

Aile, evdeki olanaklar, öğretmenler, okul yönetimi, okul kaynakları gibi faktörler, öğrencilerin başarısı üzerinde fazlasıyla etkili. Birçok araştırmacı, eğitim kurumlarının yalnızca akademik başarıya odaklanmasına, öğrenme kavramının sınırlı bir yaklaşımla ele alınmasına neden olduğunu belirtiyor. Araştırmacılar, bu anlayışla edinilen temel bilgi ve becerilerin gerçek yaşamda kullanılmasına katkı sağlayacak problem çözme, eleştirel düşünme, araştırma yapma, analitik düşünme, akıl yürütme gibi becerileri kazanmış öğrencilerin yetiştirimeyeceğini vurguluyor.

Türkiye, uzun yıllardır öğrenci başarısını, derslerden aldıkları sınav puanlarına dayandırıyor. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS), Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi (PIRLS) gibi öğrenci başarısını belirleme

Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) 2023