YÖK tercih anketi sonuçları açıklandı

YÖK tercih anketi sonuçları açıklandı



YÖK’ÜN YAPTIĞI ANKET SONUÇLANDI: BİLİNÇLİ TERCİH, İSTİHDAM, KALİTE

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığımız tarafından ÖSYS-2017’de üniversitelere yerleştirme sayılarına ilişkin 10 Ağustos 2017 tarihinde yapılan ilk analiz sonrasında, tercih sürecinde puan barajını geçmiş olmasına rağmen tercihte bulunmayan üniversite adayı öğrencilerimizin tercih süreciyle ilgili görüş, beklenti ve eğilimlerinin belirlenebilmesine yönelik olarak geliştirilen anket 19-23 Ağustos tarihlerinde “https://tercihanket.yok.gov.tr” web adresinden çevrimiçi olarak uygulanmıştır.

Bu tür bir anket YÖK tarafından yükseköğretim tarihimizde ilk defa yapılmıştır. Bu anket tercihte bulunmayan ve kayıtlarımızda e-posta adresi bulunan tüm öğrencilerimize iletilmiş olup bununla birlikte e-posta adresi bulunmayan az sayıdaki öğrencilerimiz ise yukarıdaki adresten ankete erişebilmişlerdir. Öğrencilerimiz, yükseköğretim tarihimizde ilk defa gerçekleştirilen bu anketi kimlik numaralarını kullanarak doldurmuşlardır.

Anket çalışmasına katılanların %40’ı üç ve daha fazla üniversite sınavına girdiklerini ifade ederlerken %32’si ise ilk defa üniversite sınavına girdiklerini ifade etmişlerdir.

- Adayların Tercih Sürecinde Yaralandıkları Kaynaklar

Adaylar tercih sürecinde aile, öğretmen/rehber öğretmen ve arkadaşlarının görüşleri, sosyal medya, YÖK Atlas gibi birden fazla kaynaktan yararlanmaktadırlar. Adayların tercih sürecinde en çok aile ve öğretmen/rehber öğretmenlerinin görüşlerini alarak hareket ettikleri görülmüştür.

Adayların tercihlerinde geçmişten gelen eğilimlerle aile ve öğretmenler/rehber öğretmenlerin etkisinin daha çok olması, özellikle öğretmen/rehber öğretmenlerin okul ve mesleki danışmanlık alanında verecekleri destekler konusunda da çalışılması gerektiğini göstermektedir. Diğer taraftan tercih sürecinde adayların yaklaşık %20’sinin son iki yıldır uygulamaya başlattığımız YÖK Atlas’tan yararlanmaları memnuniyet vericidir. YÖK Atlas uygulamamızın öğrencilerimize daha fazla tanıtımı ve bunun yanında öğretmen ve özellikle rehber öğretmenlerimize daha iyi tanıtılması ve bu kapsamda kullanımının yaygınlaştırılması için Milli Eğitim Bakanlığımız ile bir çalışma yapılması planlanmaktadır.

- Üniversite ve Bölüm Tercihlerinde Belirleyici Faktörler

Adayların üniversite ve bölüm tercihlerini belirleyen faktörler arasında ilk sırayı öğrencinin tercih edeceği bölümden mezun olduktan sonra iş bulma imkânı, ikinci sırayı ilgili bölümün giriş puanı, üçüncü sırayı ise üniversitenin bulunduğu şehir almıştır. Adayların tercihleri üzerinde öncelikli olarak mezun olduktan sonra iş bulma imkânı, istihdam edilebilirlik etkilidir.

- Devlet Üniversitelerini Tercih Etmeme Nedenleri



Adayların Devlet üniversitesini tercih etmeme nedenlerini belirleyen faktörler arasında ilk sırayı %65,73 oranla “öğrencinin istediği bölümler için puanının yeterli olmaması”, ikinci sırayı %27,39 oranla “kazanma şansının olduğu bölümleri bitirince iş bulamayacağı kaygısı”, üçüncü sırayı ise %13,23 oranla “bazı üniversitelerdeki eğitimin kalitesi hakkındaki kaygılar” faktörü almıştır. Adayların önemli bir kısmı ÖSYS-2017’de almış oldukları puanların öğrenim görmek istedikleri bir devlet üniversitesi programı için yeterli olmadığından tercihte bulunmamışlardır. Bu durum arz/kontenjan ve talep arasındaki uyumsuzluğa işaret etmekle birlikte, buradaki en önemli faktör öğrencilerimizin sahip oldukları puan ile istihdamı yüksek programlara yerleşemeyeceklerine dair kanaatleridir. Bu bulgu, adaylarımızın paylaşılan veriler ışığı altında daha bilinçli tercih yaptıklarını teyit etmektedir.

- Vakıf Üniversitelerini Tercih Etmeme Nedenleri



Adayların %52,06’sı “öğrenim ücretlerinin yüksek olması”; %30,72’si “istediği bölümler için puanının yeterli olmaması”; %13,37’si “kazanma şansının olduğu bölümleri bitirince iş bulamayacağı kaygısı” nedeniyle Vakıf üniversitelerini tercih etmediğini belirtmiştir. Adaylar, Vakıf Üniversitelerindeki öğrenim ücretlerini yüksek bulmaları nedeniyle bu üniversitelerde bulunan programları tercih etmemektedirler. Yüksek ücret konusu Vakıf üniversiteleri bağlamında öne çıkmaktadır.

- Meslek Yüksekokullarını Tercih Etmeme Nedenleri



Adayların Meslek Yüksekokullarını tercih etmeme nedenleri arasında ilk sırayı mezun olduktan sonra iş bulma imkânının kısıtlı olması, ikinci sırayı MYO’larla ilgili olumsuz algı, üçüncü sırayı ise MYO bölümleriyle ilgili yeterli bilgisinin olmaması faktörü almıştır. Adayların bir MYO’dan mezun olduktan sonra iş bulma konusunda duydukları kaygı, diğer taraftan MYO’larla ilgili olumsuz algılar ve öğrencilerin MYO bölümlerine ilişkin olarak yeterli düzeyde bilgiye sahip olmaması, MYO’ları tercih etmemelerine neden olmaktadır. Yeni YÖK olarak, yakın zamanda oluşturulan ve YÖK’ün yanısıra ilgili kurumların ve dış paydaşların da temsil edileceği Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulumuz tarafından bu kapsamda gerekli düzenlemeler için çalışmalar başlatılmıştır.

- Adayların MYO’larda Uygulanan Çift Anadal Programı Konusunda Bilgi Düzeyleri Adayların %79’u MYO’larda uygulanan Çift Anadal programı konusunda bilgilerinin olmadığını ifade ederken sadece %21’i MYO’larda uygulanan Çift Anadal programı konusunda bilgilerinin olduğunu ifade etmiştir. “Yükseköğretim Kurumlarında Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Programlar Arasında Geçiş, Çift Anadal, Yan Dal ile Kurumlar Arası Kredi Transferi Yapılması Esaslarına İlişkin Yönetmelik” te 9 Haziran 2017 tarihinde yapılan değişiklikle birlikte MYO öğrencilerine de lisans öğrencileri gibi çift anadal diploma programına devam etme hakkı getirilmiştir. Bu düzenleme ile öğrenciler ikinci bir programda öğrenim görebilme ve ikinci bir diplomaya sahip olabilme fırsatını elde etmektedirler. MYO’lardan mezun olacak öğrencilerin niteliğine ve istihdam imkanına önemli katkıları olan bu düzenleme hakkında öğrencilerimize yeterince bilgilendirme yapılamadığı ortadadır.

Bu kapsamda; Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği halinde MYO programlarının ve imkanlarının öğrencilerimize tanıtılması ve gerekli bilgilendirmelerin yapılmasına ilişkin bir çalışmanın başlatılmasına karar verilmiştir.

- Açıköğretim Fakültesinin Bölümlerini Tercih Etmeme Nedenleri Adayların AÖF bölümlerini tercih etmeme nedenlerine etki eden ilk üç faktör arasında sırasıyla mezun olduktan sonra iş bulma imkânının kısıtlı olması, adayın AÖF bölümleri ile ilgili yeterli bilgisinin olmaması, AÖF’lerle ilgili olumsuz algı yer almıştır. Açık öğretim programlarının kazandırdığı yetkinlik konusunda aydınlatıcı bir çalışmanın yapılması, ayrıca bu programların marka değerinin daha da yükseltilmesi hususunda bir yıldır süren çalışmaların devam ettirilmesi gerekmektedir.

- Ek Yerleştirmede Tercih Yapma ve Gelecek Yıl YGS/LYS’ye Yeniden Girme Eğilimleri

Ankete katılan adayların %48’i ek yerleştirmede tercih yapmayı düşünmediklerini, %64’ü ise gelecek yıl YGS/LYS’ye yeniden gireceklerini ifade etmiştir. Elde edilen bu bulgular, tercihte bulunmayan öğrencilerimizin önemli bir oranının ÖSYS- 2017’de almış oldukları puanlarla ek yerleştirmede tercihte bulunmak istemediklerini ve öğrenim görmeyi istedikleri bir yükseköğretim programına yerleşebilmek için bir sonraki yıl tekrar ÖSYS’ye başvuracaklarını göstermektedir.


GENEL DEĞERLENDİRME

- Adaylar tercih sürecinde birden fazla kaynaktan yararlanmaktadırlar.

Yeni YÖK olarak iki yıldır gerek üniversitelerin ilgili verilerinin paylaşımı, gerekse mezun başarıları ve programların akredite olup olmadığı bilgilerinin açıklanması, öğrencilerimize daha bilinçli tercih yapma imkânını sunmakta olup bu durumun anket sonuçlarına yansıdığını gözlemlemek memnuniyet vericidir. Yeni YÖK olarak daha önce de ifade ettiğimiz üzere ancak şeffaf olan süreçlerde rekabet ve kaliteden söz edebilmek mümkün olabilecektir ve bu kapsamda çalışmalarımız devam edecektir. Diğer taraftan anket sonuçları Yükseköğretim Kurulumuza ve üniversitelerimize yeni sorumluluklar yüklemektedir. -Adaylar istihdam edilebilirliklerinin yüksek olduğu alanlarda öğrenim görmek istemektedirler. Bu anlaşılır ve doğru bir tercihtir. Üniversitelerimiz arzı, bu tercihi dikkate alarak oluşturmalı, YÖK de kontenjan planlamasında buna daha da dikkat etmelidir. İşgücü piyasası ile eğitim verilmesi planlanan yükseköğretim programlarımızın uyumunun sağlanması ise kaçınılmazdır. Bu kapsamda yükseköğretim kurumlarımız eğitim vermekte oldukları programların işlevselliğini ve etkinliğini dış paydaşlar ile birlikte gözden geçirmelidirler.

Yeni YÖK’ün bünyesinde; Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu ve Meslek Yüksek Okulları Koordinasyon Kurulu kurulmuş olup, programların izlenmesi, sürecin iyileşmesi ve geliştirilmesi için ilgili bakanlıklar, kurum, kuruluş ve dış paydaşlarla birlikte çalışmalarımız başlamıştır ve YÖK olarak bu süreci hızlandırmamız icap etmektedir. -Adaylar öğrenim görmek istedikleri programa yerleşebilmek için yeterli puanı alamadıklarından devlet üniversitelerini tercih etmemişlerdir, bu durum adaylarımızın daha bilinçli bir tercih sürecine girdiklerini, eksikliklerinin farkında olduklarını göstermektedir. Diğer taraftan adaylar Vakıf Üniversitelerinin öğrenim ücretlerini yüksek bulmaktadırlar. Anket sonuçlarımız, kontenjanlarının dolmasını isteyen Vakıf Üniversitelerimizin öğrenim ücretlerini gözden geçirmeleri gerektiğine işaret etmektedir.

-Adayların Meslek Yüksekokullarını tercih etmemeleri ile ilgili elde edilen bulgular, ilgili Bakanlıklar, kuruluşlar ve dış paydaşlar ile sürdürülmekte olan işbirliklerimiz kapsamında değerlendirilecektir. Aynı şekilde adayların ve kamuoyunun açıköğretim programları ile ilgili de daha fazla bilgilendirilme yapılması ihtiyacının olduğu görülmüştür. Bu hususta da YÖK, gerekli adımları atacaktır. Yeni YÖK, yükseköğretim sisteminin her kademesinde kaliteyi öncelikli bir konu olarak görmektedir. Sistem, önceden yapılan planlamalar dahilinde çalışmakta olup yetkinlik ve yeterlik dikkate alınarak yükseköğretimde büyüme gerçekleştirilmektedir.

Durmuş, "Bütün bu yenilikleri ve daha fazlasını anlatmak dururken, bunlarla alakalı bize sorular gelmesini beklerken, 3-4 tane konuya indirgenmiş bir sığlık içinde müfredatın tartışıldığını görüyoruz. Sığlık kelimesini özenli ve seçerek kullanıyorum. Zira tamamıyla kes, yapıştır yaparak, tamamıyla indirgeyerek, çarpıtarak konunun tartışıldığını görüyoruz." ifadelerini kullandı.

Bilimsel düşünmenin metotla olduğunu, kanıtlarla bilimin tartışılacağını anlatan Durmuş, "Müfredatta şu yok, bu yok diye külli sözler söyleyen kişilere karşı aslında verilecek tek cevap var. Bir örnek göstermektir. Bugün reaktif konuşmaları tüketelim inşallah. Yani birilerinin kendince yarım yamalak baktığı ve söylediği sözleri tüketelim." diye konuştu.

- "Sadece 'itaat' kelimesi cımbızlanıyor"

Bir gazetecinin "Hazreti Muhammed'in Hayatı dersindeki 'evlilik' başlığı adı altında 'Kadın erkeğe itaat etmeli. Evlilik ibadettir. Ateistle evlenmeyin. Çocuk yapan ahirete yatırım yapar' gibi cümleler gerçek mi, değil mi?" şeklinde soru yöneltmesi üzerine Durmuş, 11. ve 12. sınıflarda "Hazreti Muhammed'in Evlilik Hayatı" isimli iki seçmeli ders olduğunu belirtti.

Bu iki derste de Hazreti Muhammed'in evlilik hayatıyla ilgili önem verdiği hususların aktarıldığını kaydeden Durmuş, "Bu derslerde 'eşlerin birbirlerine karşı sorumlulukları' diye bir başlık var. Eşler, kadının ve erkeğin birbirlerine karşı sorumluluklarından bahsediliyor. Eşler birbirlerine karşı itaat ve sadakat borcundadır. Onun dışında pek çok şey söyleniyor. Hiç kimsenin evliliğe zorlanmamasından da bahsediliyor. Hele ki 'kız çocuklarınızı zorla evlendirmeyinizden de' bahsediliyor. Ama oradaki sadece 'itaat' kelimesi cımbızlanıyor." dedi.

"Mustafa Kemal Atatürk'ün yeni müfredatta az yer aldığı ve ilkokul 5. sınıf sosyal bilgiler kitabında ise bulunmadığına" yönelik soru üzerine Durmuş, "Belagat, retorik şöyle tabir edilir. Yani bir durumun gerektirdiği şekilde konuşmaktır. Ben mesela küresel bağlantılar ölçüsünde uluslararası enerji politikaları ve enerji sorunları ve çağdaş enerji problemleriyle ilgili konuştuğum sırada Atatürk'ün çağdaş enerjiye dair herhangi bir şeyini söyleyebilir miyim? Söyleyemem. Anlamlı mı? Değil." diye konuştu.

Türkçe 1. ve 8. sınıfta her sene Atatürk ve milli mücadele temalarının okutulduğuna işaret eden Durmuş, hangi sınıflarda, hangi konu başlıklarında bununla ilgili bilgilerin verildiğini anlattı.

Bir gazetedeki "Atatürk'ün müzik derslerinde anlatılmadığı ve ilgili dersin kitaplarında yer almadığı" iddialarına ilişkin, "Eğitimde her şey bir hiyerarşiyledir. Yavaş yavaş verirsiniz. Çocuk doğduğu zaman ağzına et mi veriyoruz, süt içiyor. Benzer şekilde biz de 1. sınıfta, 2. sınıfta farklı farklı şeyler inşa ediyoruz." ifadesini kullanan Durmuş, 2. sınıftan lise son sınıfa kadar olan müzik dersi kitaplarında Atatürk ile ilgili ünitelerin başlıklarını okudu.

- "Cihatta geri adım yok"

Bir gazetecinin 11. sınıf Hazreti Muhammed'in Hayatı dersi kitabının 122. sayfasındaki ayet ve hadise işaret ederek, "Erkekler, kadınlar üzerinde onların geçimini sağlamaktan dolayı bir üstünlüğe sahiptirler" vurgusunun yer aldığını ve "Bakanlığın bir çıkarsama yaptığını" söylemesi üzerine Durmuş, "Roller değişirse görev ve sorumluluklar değişir. Görev ve sorumluluklar değişirse roller de değişir. Bu aklın bir gereğidir. Evde riyaset söz konusuysa, erkeğe itaat etmek durumundadır." dedi.

Durmuş, "din dersinde müfredata eklenen 'cihat' kavramının yer almayacağı ve geri adımın söz konusu olduğu" iddialarının sorulması üzerine, "Cihatta 'geri adım' diye bir şey yok. Biz niye koyduk bu kavramı? DEAŞ, FETÖ'cüler gibi birtakım kendini dine isnat eden, sözde dinsel gruplar var. Bu sözde dinsel grupların dine isnatları çerçevesinde dini, birtakım kavramlarını, kurumlarını çarpıtarak, kendi kötü emelleri için kullanmaları söz konusu. Biz bütün çalışmalarımızda yanlışı temizlemeye ve doğruyu inşa etmeye çalışırız." değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın İslamofobiyi, birtakım örgütlerin cihat anlayışından, kaynaklarından yaptığı çarpıtmalara istinaden ürettiğini belirten Durmuş, şunları kaydetti:

"İslam'da bilginin kaynakları üçtür. 'Akıl, beş duyu organı ve vahiy' var. Bu 3 bilgi kaynağının dışında örneğin 'İlham ve rüya, bilgi kaynağı değildir' diyor. Siz bu bilgiyi çocuğunuza öğrettiğinizde, rüyayla saçmalayan bir adamın görüşlerine inanır mı? Güya FETÖ, rüyasında Hazreti Peygamberi görmüş, 'Peygamber bu soruları çocuklara ver. Çocuklar soruları cevaplarlarsa benim ümmetimdirler' demiş. Cihadı kaldıracağımız bir durum yok ki."

- "İslam'da ateistle evlenme yoktur"

Durmuş, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi yeni programının yenilenmiş halini yayımlamadıklarını ve yeni programa bu yıl geçmeyeceklerini söyledi.

"Ateistle evlenmemenin yeni müfredatta tavsiye edilip edilmediğinin ve neden böyle bir tavsiyede bulunma ihtiyacının bulunduğunun" sorulması üzerine Durmuş, "Ateistle evlenmeme müfredatta tavsiye ediliyor. Müslümanların ateistle evlenmemesi tavsiyesinde ben bulunmuyorum ki Allah bulunuyor. İslam'da evlilikle ilgili şartlardan birisi, 'Müslüman Müslüman ile evlenir. Müslüman ehli kitapla evlenir. Müslüman Allah'a eş koşan birisiyle, kafirle evlenemez.' İslam'da ateistle, müşrikle evlenilmez." ifadelerini kullandı.

- "Evrimi kaldırdınız mı cümlesi saçma"

Durmuş, teorinin bir anlamda bilimsel bir hikaye anlatma sanatı olduğuna işaret ederek, "Her teori bir alet çantasıdır. Ben şunu net olarak söylüyorum. Evrimle alakalı olarak 'Evrimi kaldırdınız mı' cümlesi 'Fransız İhtilali'ni kaldırdınız mı' cümlesi kadar saçma bir cümledir. Çünkü var olan bir şeyi kaldırmazsınız. Var olan bir şeye dair yeni bir model sunarsınız ya da bunu es geçersiniz." dedi.

Evrim teorisini düzenlediklerini ifade eden Durmuş, "Evrim konusu, taraftarları ve karşıtları gibi mantıkla, tarafgirlikle ele alınacak bir konu değildir. Böyle bir moddan artık çıkmanız lazım. Biz bakanlık olarak bu moddan çıkmayı başardık. Dünyaya örnek olacak bir başarı sergiledik. Bunu da ilan ediyorum. Herkes görsün." şeklinde konuştu.

Biyoloji müfredatındaki kavramları okuyan Durmuş, "Biyoloji müfredatındaki konular, antibiyotik canlıların çeşitliliği ve sınıflandırılması, çevre-ekolojik ekosistem, gen-genotik genetik varyasyon, gen teknolojileri, kök hücre ve kök hücre teknolojileri. Bu kelimeler 'evrim kalktı' diyenlerin dahi bilmediği kelimeler anladığım kadarıyla. Bunların tamamı evrimsel biyolojinin kavram setidir. 'Evrim kalktı' diyen bir arkadaş kesinlikle zırcahildir." dedi.

Durmuş, biyoloji ders kitabından "hayatın başlangıcı ve evrim ünitesinin" başlığını çıkardıklarını, bazı kavramların ve çalışmaların öğrencinin seviyesinin üstünde olduğunu, geriye dönüp bakıldığında gençlerin bir şey hatırlamadığını dile getirdi.

Gençlerin dünyanın varoluşunu anlaması ve merakları dolayısıyla tamamıyla hiçbir kavramı çıkarmadıklarını belirten Durmuş, gençlerin sorgulamayı öğrenmesi, bilimle sorgulamayı içselleştirmesi için 9. sınıf Türk dili ve edebiyatı dersinde öyküleyici metin, şiir ve bilgilendirici metin ve bilimsel bir makalenin nasıl yazılacağını öğretmek için çalışmalar eklediklerini söyledi.

Evrim teorisinin kaldırıldığını çok tartışanlara atıfta bulunan Durmuş, bilimi daha iyi sorgulatmak için 10. sınıf felsefe dersini müfredata eklediklerini ve yoğun bir şekilde öğrencilere metodoloji ve bilgi felsefesi öğreteceklerini dile getirdi.

- "Karikatür olan sayfayı imha etme noktasında tedbir aldık"

"Türkçe Dersi Öğrenci Çalışma kitabında karikatürist Selçuk Erdem'in 'kutup ayısının pençesi ile yaptığı uygunsuz hareketi' içeren karikatürünün yer almasının kamuoyunda çektiği tepki ve sayfanın imha edilmesinin" sorulması üzerine Durmuş, kitapların ön inceleme, inceleme, yazılma ve tekrar incelenme aşamalarını anlattı.

Durmuş, 6 incelemeci ve moderatörün kitaplar hakkında teker teker raporlarını yazıp katıldıkları hususları onayladıklarını, katılmadıkları konularda da itirazlarını yaptıklarını ve 6 ayrı raporu tek yapılı olarak birleştirdiklerini ifade etti.

Raporların, Talim ve Terbiye Kurulunda bir başkan ve 10 kurul üyesinin, raportörlerin raporu ve kitap üzerinden detaylı inceleme yaptıklarına işaret eden Durmuş, "Karikatür, kitabın bir sayfasında bir milimetre civarında yer kaplıyor. Yani 17 santimetreye 24 santimetrelik bir yerden bahsediyoruz. Ben burada yazarlara şaşıyorum. Bir de görsel okuma yaptırıyor bu karikatür üstünden. Sen görsel okuma kendin yapamıyorsun. Çocuğa nasıl böyle bir şey soruyorsun?" dedi.

Durmuş, karikatür olan sayfayı imha etme noktasında tedbir aldıklarını belirterek, "Bu sayfanın imha edilmesi gerekiyor diye arkadaşlarımıza talimat gönderdik. Bütün il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerimiz öğrencilere dağıtılmak üzere hazır bekletilen kitaplardan Türkçe 6. sınıf kitaplarından sayfa 13'ü imha etmiş durumdalar. Öğrencilerimizin eline gitmeyecek." bilgisini verdi.

"CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık'ın 9. sınıf tarih kitabının iki kere basıldığı ve 600 bin adetin imha edildiği iddiası" sorulan Durmuş, "Medya okuryazarlığı dersinde çocuklarımıza verdiğimiz bir kazanımı söylemem gerekiyor, 'Bir iddiada bulunana delilini sorun.' Sayın vekil iddiasını ispatlasın. Bununla ilgili kanıt getirsin. Yok öyle bir şey çünkü." diye konuştu.

"Yeni müfredatta 15 Temmuz'un, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarından daha çok yer aldığı eleştirilerinin" hatırlatılması üzerine Durmuş, "Hiçbir acı yarıştırılmaz. Ateş düştüğü yeri yakar. Herkesin acısı kendisiyle büyür ve küçülür. Dolayısıyla bizim hiçbir zaferimiz de hiçbir şehidimiz de hiçbir gazimiz de birbiriyle yarıştırılacak şeyler değildir." değerlendirmesinde bulundu.

Eğitimde somuttan soyut duruma doğru gittiklerini ifade eden Durmuş, 15 Temmuz 2016 tarihinin 1. sınıfa başlayan çocuklar için bile olsa sadece bir yıllık bir konu olduğunu belirtti.

Durmuş, şunları kaydetti:

"15 Temmuz'da millet olarak, ulus olarak yaşamış olduğumuz acı hepimizin acısıdır. 1918'de yaşadıklarımız da ilk insandan bugüne kadar yaşadığımız bütün acılar da bizim acılarımızdır. İnsanlığın acıları da bizim acılarımızdır. Türk milletinin yaşadığı acılar da bizim acılarımızdır. Dolayısıyla biz burada acıları yarıştırmıyoruz, acıları yarıştırıcı ifadelerin kullanılmasını kesinlikle uygun görmüyoruz. Bu vatan bizim. Bu vatanın her bir ferdi, taşı toprağı bizim. Bu vatanın bütün şehitleri bizim. Hepsini saygıyla, rahmetle, Fatihalarla anıyorum. Bu vatandaki bütün zaferler de bizim hezimetler de bizim. Dolayısıyla '15 Temmuz'u daha çok anıyoruz, ötekini daha az anıyoruz' gibi bir şey yok. Bunu bir daha herhangi birinin söylemesini gerçekten çok ayıplarım. Bu şehit ailelerimiz için de son derece üzücü bir durumdur."

ÖSYM Tercih Kılavuzu